8 Şubat 2017 Çarşamba

YETISTIRILECEK BITKILERIN SECIMI

Tugrul Kinikoglu

Bitki cesidi seciminde rol oynayan faktorlerin bazilari:
- bizim yeme aliskanliklarimiz. Basta olduka onemli ama zamanla gida ve tarim konusunda bilgimiz arttikca aliskanliklarimizi biraz olsun degistirebiliriz.
- bitkinin yoreye iklimsel uyumu. 
- arazinin/topragin bitkiye uyumu
- bitkinin ne kadar islah edildigi (yabani, islah edilmis, GDO'lu). Fukuoka ile asina olanlar bilir, kendisi bazi sebzeleri ozellikle yabanilestirmekten yana. Hem besin degerleri, hem de yetistirme kolayligi acisindan. Sadece gorunusu ya da tadi icin islah edilen bitkilerin besin iceriklerinin olumsuz yonde degistigi artik yaygin bir sekilde kabul goruyor. Yeme aliskanliklarimizla cok ilgili bir konu.
- tek yillik/cok yillik olusu. Tek yillik bitki tarimi, tohum alma, cimlendirip fide yapma, topragi isleme ve rakip bitkiler ile mucadele, sulama ihtiyaci vs. gibi nedenlerle bircok dezavantaja sahip. Besin ihtiyacimizi ne kadar cok yillik bitkilerden karsilayabilirsek dogaya o kadar az mudahale etmis ve isimizi o kadar kolaylastirmis oluyoruz.
- bir kerelik mi yoksa defalarca kere mi urun verdigi (ispanak / pazi). 
- bakim ihtiyaci/zararlilara dayanikliligi. Surdurulebilir ve doga dostu bir tarim icin ne kadar urun icin ne kadar emek, enerji, para harcadik, degdi mi sorusunu sormaliyiz. Zararlilarla dogal yontemlerle mucadele yollarini arastirirken unutmamaliyizki en kolay mucadele, zararli baskisinin cok fazla oldugu urunleri hic secmemek. Konu yine yeme aliskanliklarinin evrimine geliyor.
- Urunun gerektirdigi alan.
- ...

Sizce urun seciminde nelere dikkat etmeliyiz?

Dilek Dundar:

Masanobu Fukuoka ve Doğal Tarım Yolu kitabından örnekler alınarak yapılabilir sistemi bir kere kuruyorsun sonra devam ediyor
https://www.youtube.com/watch?v=t8gwbTrhoVU&feature=share

Yasin Kolasin:
Fukuoka'nın yöntemlerinin başarısı tartışılmaz ancak onun uygulamalarının Japonya ikliminde yapıldığını gözardı edemeyiz. Japonya yıllık 1500 mm lerde yağış alan, ve yılın her ayı yağış alan bir iklim kuşağında yer alıyor. 
Biz ise yıllık ortalama 600 mm yağış alıyoruz, yılın 4 ayı tek damla bile yağış yok. Fukuoka’nın yöntemlerinden, yaklaşımlarından esinlenebiliriz, ama o şekilde hiçbir müdahale etmeden kendi kendine yetişsin sebzeler, meyveler olmaz maalesef.
Bence beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmeye çalışmak biraz zorlama olur. Dünyanın en sağlıklı beslenme tiplerinden Akdeniz diyetinin olduğu bu topraklarda, envai çeşit sebze meyve yetişebiliyorken neden mahrum kalalım.  
Toprağı tüketmeden, onu kompost, hayvan gübresi, mineraller gibi sürdürülebilir gübrelemelerle sürekli besler, verimliliğini korursak, doğal kaynakları tüketmeden, zehir kullanmadan da her şeyi üretebiliriz. Bu başarılırsa üretim zaten kendiliğinden kolaylaşacaktır. Mineral dengesi olan bir toprak, daha sağlıklı, hastalıklara ve zararlılara karşı dirençli bitkiler ve ürünler verecektir. Bizim konsantre olmamız gereken konu mümkün olduğunca çok çeşit tohum deneyerek en uygun dirençli domatesi, en dayanıklı besleyici buğdayı, vs. bulmak olmalı diye düşünüyorum.

Dilek Dundar:
Sadece Japonya da değil dünyanın çeşitli ülkelerinde çalışmalar yapmış sıra dışı birisi bu grupta Balıkaşıran olduğununa göre sıra dışı çalışmalar yapması bazı ezberleri bozması gerekir diye düşünüyorum. Pirinç yetiştirelim beslenmemizi değiştirelim demedim ki kitap zaten başlı başına bir felsefe doğaya bakış açısını değiştiriyor. Yunanistan da çalışmalar var onlarla iletişime geçilebilir Yunanistan iklimi bize çok uzak değil hedefleri zaten doğal tarım çiftlikleri kurmak.
DOĞAL TARIM MERKEZİ'NİN HEDEFLERİ
1- Yunanistan ve diğer ülkelerde doğal tarım çiftlikleri ve sebze bahçelerinin kurulması
2- Verimsiz dağları ve çölleri tohum ekimleri yolu ile yeniden bitkilendirme çalışmaları.
3-Çevre bilinci eğitiminde ilk ve orta öğrenimdeki öğrenciler için uygulamalı eğitimler.
4- Tohumlandırma ile ilgili etkinlerde kullanılmak üzere tohum toplanması.

Yasin Kolasin:
Dilek Hanım beni yanlış anladınız, ya da ben yazıda tam ayırmamışım. Beslenme ile ilgili, ikinci paragraftan itibaren yazdıklarım Tuğrul’un yazısıyla ilgiliydi. Zararlı baskısının çok olduğu ürünleri seçmemek, yeme alışkanlıklarımızın evrimi ile ilgili görüşüne karşı yazmıştım. 
Fukuoka yöntemlerine hayranlık duyarım, beni çok etkilemiş, bana yön vermiş birisi. Çalışmalarını çok detaylı inceledim, ve yıllar önce Datça’da tarıma başladığımda onun yöntemlerinden de esinlendim. İlk 2 sene boyunca araziyi hiç sürmedim, ağaçların dibine saman malcı uyguladım, zaten sertifikalı organik olduğu için hiçbir kimyasal kullanmadım, tamamen bitki köklenli ilaçlarla mücadele ettim. Ancak ilerleyen yıllarda gördüm ki bizim iklim kuşağımız başka çözümler gerektiriyor. Kimyasalsız gayet güzel oluyor ama hiç müdahalesiz olmuyor. İsteyenlere doğal bitki örtüsünün arasında kalmış ağaçların halini gösterebilirim. Kaldı ki bunlar ağaç, tek yıllıklar daha da zor. 
Eğer sulamadan, hiç müdahale etmeden bitkilerin kendi başına büyümelerini istiyorsak, sadece bitkilerin dibinde değil, tam sahada çok kalın bir malçlamayla belki olabilir, ama o da rüzgara karşı tutunabilir mi emin değilim. Her sene yenilemek gerekir. Yine de mutlaka arazinin bir kısmında denenmeli, ve ekonomik analizi yapılmalı. Çok işçilik gerektirmemeli.
Yunanistan’daki örneği merakla inceledim, çok teknik detay verilmemiş, ama arazilerinin konumuna baktığımızda, ülkenin en kuzeyinde yılın 12 ayı yağış alan bir yerde kurulmuş. Datça için çok doğru bir örnek değil. Yine de iletişime geçip bilgi alışverişinde bulunmak lazım.

Tugrul Kinikoglu:
Sanirim konunun 2 boyutu var:
1. Yeme aliskanliklarimizin urun secimine etkisi
2. Fukuoka'nin dogal tarim yonteminin adaptasyonu
Ilk konu ile ilgili olarak, sebze meyve cesitliliginde sansli bolgelerden birinde oldugumuza ve ailelerimizin yeme aliskanliklarinin genellikle saglikli olduguna ben de katiliyorum. Ancak olay son yillarda giderek hizlanan bir sekilde degisiyor:
1. Ticaretin artmasi ile birlikte farkli cografyalarin urunleri soframiza geliyor, once herkese degisik gelen bu urunler zaman icinde aliskanliklari degistirerek aranan urunler oluyor. Bunlarin kimilerinin uretim kosullari bize uymadigimdan daha yuksek maliyetlerle (seralar, ilaclamalar, vs.) uretim zorlaniyor.
2. Yillardir yedigimiz sebze ve meyvelerin surekli yeni cesitleri yaratiliyor, cogu hibrit bu cesitler eskilerinden cok daha iri, tatli, ... Eskiden kavunlarin cok daha tatsiz oldugunu ve cogu zaman seker serperek yedigimizi bu gruptan pek cok kisi hatirlar. Ayni sekilde cilekler artik cok daha tatli. Anamur muzu diye aldigimiz muzlarin artik cikitalara ne kadar benzedigini goruyorsunuzdur. Kizlan'in eski kalin kabuklu, iri siyah cekirdekli karpuzu gectigimiz birkac yil icinde neredeyse kayboldu. Yine buranin ince uzun patlicanlarini alan kalmadigi gibi artik ureten de pek yok. Bir surpriz olup bir koylu teyzenin sandigindan 30-40 yillik tohumlar bulsak ve hepsi de cimlense elde edecegimiz urunlerin bugunku cesitlere gore cok farkli olabilecegini dusunuyorum.
Kimse hic sebep yokken daha lezzetli buldugu bir tur yerine baska bir tur tuketmek istemez. Ancak eger bu lezzetli tur (biraz abartarak soyluyorum) besin icerigi acisindan daha zayifsa, daha cok su, gubre, ilac, bakim istiyorsa, o zaman belki uclara savrulmadan ara cozumler arayabiliriz. Yani ornegin oyle bir kavunda karar kilariz ki hos kokulu ama biraz daha az tatlidir ve verimi dusuktur ama su ve toprak ihtiyaclari daha mutevazidir. Bu secim sonucu daha besleyici, tadi alistigimizdan biraz farkli ve daha pahali bir kavun elde etmis oluruz.
Burada daha pahali dedigimiz kavunun aslinda toplam maliyet olarak daha ucuz, daha ucuz dedigimiz kavunun ise toplam maliyetler acisindan daha pahali oldugunun acik oldugunu varsayiyorum. Bu konuda da gerek olursa ayrica tartisabiliriz.
Sonuc olarak amacimiz lezzet, besin degeri, boyut, gorunus, ekolojik maliyet, emek, vs.. gibi seyleri en iyi dengeledigini dusundugumuz urunleri zaman icinde belirlemek ve onlara yonelmek olmali.

Tugrul Kinikoglu:
Fukuoka her okuyani derinden etkileyen, benim dogrudan tanidigim pek cok insanin hayatini koklu olarak degistirmeyi becerebilmis bir kisi. Ancak ogretisinin felsefik yani daha guclu. Pratik yontem ise kendi cografyasi icin (yillik yagisinin ciddi bir kismini yazin alan bir yer) ozel tasarlanmis bir yontem. Bu yontemin temel prensipleri her cografyada esas alinarak adaptasyonlar yapilabilir (bizim de icinde bulundugumuz bir grup insan buna ugrasiyor). Ancak ne yazikki yayginlasmakta ve basarili ornekler yaratmakta zorlaniyor. Japonya'da dahi hala pek uygulanmiyor. Dunyada birkac tane cok ugrasan ama hala etrafina basarili bir ornek diye gosterilmekte zorlanan ciftlik var. Yunanistan'daki merkezin durumu da benzer.
Buradaki onemli etmenlerden biri Fukuoka yaklasiminin insandan bekledigi felsefik donusum. Zaten kendisi de "benim asil amacim tarim degil insanin gelistirilmesi ve mukemmellestirilmesidir" diyor. Kendisi ile, diger insanlarla ve doga ile Fukuoka'nin ongordugu sekilde iliskiler kurabilen bir insanin gayet basarili bulacagi bir Dogal Tarim ciftligi henuz bu donusumu yasamamis insanlar icin basarizin bir deneme olarak degerlendirilebiliyor.  
Doga ile calismak, kendi urunlerimizi uretmek kacinilmaz olarak bizi de zaman icinde donusturecek. Bunu yaparken zaten yola dogayla kavga ederek degil, dogayla birlikte calismak gibi ilkelerle cikiyoruz. Ancak yolun henuz cok basinda oldugumuzdan tecrubelerimizi biraz artirana kadar yenilikci dogal yaklasimlarla genelde kabul gormus yontemleri iyi bir sekilde dengelememiz sart. Hatta baslarda, az sayidaki temel ilkemizle celismemek kaydiyla, bu konudaki yol gostericiligi, su anki ozel durumda Sait beye vermemiz lazim. 
Yillar gecip, tecrube ve bilgimiz arttikca onerecegimiz degisik tekniklerin kabul gorme, benimsenme, basarili olma sansi da artacak. Boylece belli bir bolgenin uretim sureclerinde olumlu degisiklikler yapma hayalimiz de gercege daha cok yaklasacak. O zaman gelene kadar deneysel yontemleri, deneysel tohumlari vs. daha kucuk alanlarda, hatta ortak alanda zorluk yaratacaksa (cok farkli bir surec, cesitli tohumlarin biribirini dolleyerek bozulmasi, vs.) kendi bahcelerimizde ya da ayri alanlarda denemekte fayda var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder